Abbas Djavadi – 10 yıl önce Türkiye hatıralarının devamı. Şimdi de Ankara…

Bu şehirde altı yıl kaldım. Ankara 20 küsur yıl önce bıraktığımdan, sonra birkaç defa gördüğümden veya duyduğumdan daha modern, temiz, düzenli, sakin ve yaşamak için elverişli. Hiç olmasa benim kaldığım ve tanıdığım yerler: Çankaya, Kavaklıdere, Gazi Osman Paşa, Küçükesat ve Bahçelievler öyle.  Avukat arkadaşım Cemil diyor bunlar doğru, ama dost-akraba olmadan Ankara sıkıcı. Her halde iş olmadan da öyle.

**********

Aile, dostluk ve hatta yabancı fertler arasındaki ilişkiler oldukça sıcak. ‘Bozuluyor’ diyorlar. Belki kısmen doğru, mesela büyük şehirlerde ve çok katlı binalarda. Ama sanki bu gelişme Türkiye’de çok yavaş. Bu belki küçük, çoğunlukla genç bir tabaka için geçerli. Büyük çoğunluk ise aynı. Bir de ki, Tirkiye’de bizim Şark toplumlarının hepsinde olduğu gibi aile son derece güçlü bir unsur –  hem de sadece nüve aile değil, daha geniş bir aile. Amcalar, dayılar, teyzeler, kuzenler filan dahil olmak üzere.

Ama, derler ya, fazla sıcaklık yakabilir, kızdırabilir ve konflikt yaratabilir – bu da doğru. Fakat devletin vermediği güvenceyi aile ve arkadaşlık şebekesi bir miktar sağladıkça büyük değişiklikler olmaz kolay-kolay. Devlet güvencesinin olmadığı şartlarda sıcak ilişkiler tabiidir, ama büyük hüner de değildir. Hüner, devlet güvencesiyle, düzenin verdiği rahatlıkla birlikte ‘sıcaklığın’ esas itibariyle devam etmesi. Japonya, İtalya, İsrail bu sınavı vermişler. Türkiye ise daha bu alanda kendi hünerini göstermelidir.

**********

Gazetelerin yazdığına göre Türkiye’de dört milyon Balkan göçmeni var. Kürtler, Araplar, ermeni ve rum asıllılar ve aslen Kafkasya kökenlileri de bunlara katarsan ‘hakiki’, Orta Asya’lı Türkler 65 milyon nüfusun yüzde kaçı olur? Türkiye bir göçmen ülkesi mi? Türkiye’deki ‘piyonerlik ruhu’ ne kadar Amerika’dakine benzer? Türk milliyetçiliği ne kadar ırka, Türklüğe. müslümanlığa ve ne kadar kendini koruma güdüsüne, bununla ilgili olarak da (Amerika’daki gibi) sembollere, bayrağa, Atatürk’e dayanır ve bunları ülkenin devamının ve bütünlüğünün temeli sayar?

**********

Sanki kimse kendi durumundan memnun değil. Sanki memnuniyetsizlik ve şikayet, sevilen kültür haline gelmiş. Bugün kimi gördüysem şikayet etti – memleketin durumundan, kendi maaşı ve sosyal güvenlik durumundan, çocukların okulu ve geleceğinden. Şikayet edenlerin hemen hepisi de kendilerini dünyanın en dürüst, çalışkan, arkadaş canlısı, vatanperver, kanunlara uyar, ama hep verip de alamayan, yardım edip de ihanet gören, iyilik edip de kötülük bulan insanları sayıp, kendilerini dünyada çok yalnız ve anlaşılmamış zannediyorlar. Sonra da konuştuğum çoğu kimse tam ayar bir fılosofdu. Avrupa Birliği’nden Yeni Dünya Düzeni’ne, İslam medeniyetinden teknoloji devrimine, karşılaştırmalı kültür tarihinden insanların sosyo-psikolojük davranış özelliklerine kadar her konuda bilgili, tecrübeli insanlar gibi davranıp son ve kesin fikirler, hükümler ileri sürüyorlardı.

**********

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne gittim. Aynı mayhoş duygular. Hocalarımı, öğrenci ve asistan arkadaşları hatırladım. Bazıları vefat etmiş veya emekliye ayrılmış. O zamanlar öğrenci veya asıistan olan bazı arkadaşlar profesör olmuş. Çok sevindim. Hepisine saygı ve sevgi duygusu besliyorum.

**********

Bir haftadır Türkiye’deyim. ‘Haydı Abbas, vakit tamam.’ İşler de bitti. Ver elini Praha…